Mario Levi rehberliğinde Korkuyu Beklerken adlı öykü kitabında Oğuz Atay'ın içsel yolculuğuna ve toplumun dayattığı kimliklere karşı bireyin verdiği mücadeleye tanık olacağız. Türk edebiyatında modern anlatının öncülerinden olan Atay, kendi varoluş sancılarını, umut ve korku gibi evrensel temaları ince bir ironi ve zekayla ele alıyor. Kitabın derinliklerine inerek, bireyin içsel çatışmalarını ve "korku" kavramının farklı yüzlerini keşfedeceğiz. Kitapta yer alan her bir öykünün çağrıştırdığı anlamlar ve Atay'ın edebiyatımıza kazandırdığı güçlü bakış açısını birlikte analiz edeceğimiz bu buluşmaya davetlisiniz.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde İtalyan edebiyatının önemli yazarlarından Dino Buzzati'nin "Tatar Çölü" adlı eserini inceledik. Buzzati, bu romanda genç teğmen Giovanni Drogo'nun, uzak bir sınır kalesinde geçirdiği yıllar boyunca umutsuz bir bekleyiş ve anlam arayışını anlatmış. Zamanın akışı, insanın varoluşsal yalnızlığı ve hayal kırıklıkları üzerine derin bir meditasyon sunan eser, okuyucularını derinden etkiledi. Buzzati’nin melankolik ve düşündürücü anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Anthony Burgess'in çarpıcı romanı "Otomatik Portakal"ı inceledik. Burgess, bu distopik eserde şiddet dolu bir gençlik çetesinin lideri olan Alex'in hikayesini anlatmış ve özgür irade, ahlak ve rehabilitasyon gibi derin konuları irdelemiş. Romanın özgün dili ve Burgess'in toplumsal eleştirileri, okuyucularını derinden etkiledi. Bu sarsıcı ve düşündürücü eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde distopya edebiyatının önde gelen eserlerinden George Orwell'in "1984" adlı romanını inceledik. Orwell, bu çarpıcı eserinde totaliter bir rejim altında yaşayan Winston Smith'in baskı ve gözetim dolu dünyasını anlatmış. Düşünce özgürlüğü, bireysellik ve gerçeğin manipülasyonu gibi temaları derinlemesine işleyen roman, okuyucularını hem etkiledi hem de düşündürdü. Orwell’in güçlü ve uyarıcı anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde modernist edebiyatın önemli isimlerinden ve Mario Levi'nin en sevdiği yazarlardan biri olan Virginia Woolf'un "Mrs. Dalloway" adlı eserini inceledik. Woolf, bu romanda bir gün boyunca Londra’da geçen olaylarla Clarissa Dalloway’in hayatını, içsel dünyasını ve anılarını ustalıkla işlemiş. Roman, bilinç akışı tekniğiyle karakterlerin düşüncelerini ve duygularını derinlemesine keşfederek, okuyucularına insan ruhunun karmaşıklığını etkileyici bir şekilde sunmuş. Woolf’un zarif ve derin anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Türk edebiyatının önemli yazarlarından Nahit Sırrı Örik'in "Sultan Hamid Düşerken" adlı eserini inceledik. Örik, bu romanda Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde II. Abdülhamid'in tahttan indiriliş sürecini ve bu süreçteki entrikaları, güç mücadelelerini ustalıkla anlatmış. Tarihi ve siyasi olayları derinlemesine ele alan eser, okuyucularını hem bilgilendirdi hem de etkiledi. Örik’in zengin anlatımı ve tarihsel derinliğiyle dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde varoluşçuluğun önemli isimlerinden Albert Camus'nun "Veba" adlı eserini inceledik. Camus, bu romanda Cezayir'deki Oran şehrinde patlak veren bir veba salgını sırasında insanların yaşadığı korku, dayanışma ve varoluşsal sorgulamaları ele almış. Eser, bireyin anlam arayışını ve insanlığın dayanıklılığını derinlemesine irdeleyerek okuyucularını etkiledi. Camus’nun güçlü anlatımı ve felsefi derinliğiyle dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde distopya edebiyatının klasiklerinden Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" adlı eserini inceledik. Huxley, bu romanında ileri teknoloji ve genetik mühendislik yoluyla kontrol edilen bir toplumun, bireyselliği ve özgürlüğü nasıl yok ettiğini anlatmış. İnsanlık, mutluluk ve özgür irade üzerine derinlemesine düşünceler sunan eser, okuyucularını hem etkiledi hem de düşündürdü. Huxley’in öngörülü ve çarpıcı anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Fransız edebiyatının önemli yazarlarından André Gide'in "Pastoral Senfoni" adlı eserini inceledik. Gide, bu kısa romanında kör bir genç kız ile ona yardım eden bir papazın karmaşık ilişkisini ve ahlaki ikilemlerini ele almış. Hikaye, insan doğasının derinliklerini ve vicdani çatışmaları ustalıkla işlerken, Gide’in etkileyici anlatımı ve psikolojik derinliğiyle okuyucularını büyüledi. Bu düşündürücü ve dokunaklı eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Türk edebiyatının önemli isimlerinden Füruzan'ın "Parasız Yatılı" adlı eserini inceledik. Füruzan, bu öykü kitabında toplumsal ve bireysel zorlukları, kadınların ve çocukların hayat mücadelesini etkileyici bir dille anlatmış. Kitap, özellikle toplumun alt kesimlerinde yaşanan sıkıntılara ve dayanışmaya odaklanarak okuyucularını derinden etkiledi. Füruzan’ın samimi ve güçlü anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Türk edebiyatının derinlikli yazarlarından Bilge Karasu'nun "Gece" adlı eserini inceledik. Karasu, bu romanda karanlık ve baskıcı bir atmosferde geçen, bireyin varoluşsal sorgulamalarını ve toplumla olan çatışmalarını ustalıkla işlemiş. Eser, sembolik anlatımı ve yoğun felsefi temalarıyla okuyucularını derinden etkiledi. Karasu’nun özgün dili ve düşündürücü anlatımıyla dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Pascal Mercier'nin etkileyici romanı "Lizbon'a Gece Treni"ni inceledik. Mercier, bu eserde İsviçreli bir öğretmen olan Raimund Gregorius’un aniden Lizbon'a yaptığı yolculuğu anlatmış. Gregorius, bu yolculuk boyunca hayatını sorgulayan, kendini ve insan varoluşunun anlamını yeniden keşfeden derin bir içsel yolculuğa çıkmış. Mercier’nin büyüleyici dili ve felsefi derinliğiyle dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi Kitap Kulübü'nde Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Adalet Ağaoğlu'nun "Ölmeye Yatmak" adlı eserini inceledik. Ağaoğlu, bu romanında Aysel karakteri üzerinden Türkiye’nin toplumsal ve siyasi dönüşümlerini, bireysel varoluş sancılarını derinlemesine ele almış. Aysel’in üniversitede başladığı bu yolculuk, geri dönüşlerle ve içsel sorgulamalarla dolu, zengin bir anlatım sunuyor. Ağaoğlu’nun etkileyici dili ve toplum çözümlemeleriyle dolu bu eseri birlikte keşfetmekten büyük keyif aldık.

Mario Levi ile Kitap Kulübü'nde, Milan Kundera'nın başyapıtı 'Ölümsüzlük'ü keşfe çıkıyoruz. Kundera, bu romanda sıradan bir el hareketinden yola çıkarak aşk, ölüm ve varoluş üzerine derin felsefi sorgulamalar yapıyor. Agnes karakterinin etrafında şekillenen hikaye, insanlık hallerini ve kimliğin karmaşıklığını ustalıkla işlerken, Kundera’nın mizah ve düşünce dolu anlatımı okuyucuyu büyülüyor. Bu unutulmaz eseri birlikte okumak ve tartışmak için sabırsızlanıyoruz!

Edebiyat Kulübü’müzde edebiyata dair içimizden ne gelirse onu konuşacağız. Bir ders değil, bir sohbet havasında. Bu sohbetlere katkılarınızı da bekleyerek… Herkesin neticede paylaşmak isteyecekleri vardır, değil mi? Bir bakmışsınız Romantizm akımından söz ediyoruz, bir bakmışsınız Yunus Emre’den. Ya da romanın doğuşunu ve gelişimini hatırlarken aklımıza çok etkilendiğimiz bir roman kahramanı gelmiş. Romeo ile Jülyet derken Leyla ile Mecnun bizi çağırmış. Trenlerin veya denizin unutulmaz eserlere bıraktıklarını konuşmaya ihtiyaç duymuşuz. İsteyen istediği gibi gelsin. İçkisi, kahvesi veya çayıyla… Edebiyat Kulübü bu… Gönül odalarımız birçok söze ve duyguya açık

Mario Levi'nin Edebiyat Kulübü'nde "Bir Roman Kahramanı Olarak Atatürk" konulu videosunda, Atatürk'ün edebiyat dünyasındaki yeri ve etkisi tartışılıyor. Levi, Atatürk'ün bir roman karakteri olarak nasıl ele alınabileceği ve bu karakterin hangi yönlerinin öne çıkarılabileceği üzerine fikirler sunuyor. Atatürk'ün kişisel özellikleri, liderlik tarzı ve tarihsel rolü üzerinde duruluyor, ayrıca edebiyatta Atatürk'ü konu edinen eserlerden örnekler veriliyor.

Edebiyat Kulübü’müzde edebiyata dair içimizden ne gelirse onu konuşacağız. Bir ders değil, bir sohbet havasında. Bu sohbetlere katkılarınızı da bekleyerek… Herkesin neticede paylaşmak isteyecekleri vardır, değil mi? Bir bakmışsınız Romantizm akımından söz ediyoruz, bir bakmışsınız Yunus Emre’den. Ya da romanın doğuşunu ve gelişimini hatırlarken aklımıza çok etkilendiğimiz bir roman kahramanı gelmiş. Romeo ile Jülyet derken Leyla ile Mecnun bizi çağırmış. Trenlerin veya denizin unutulmaz eserlere bıraktıklarını konuşmaya ihtiyaç duymuşuz. İsteyen istediği gibi gelsin. İçkisi, kahvesi veya çayıyla… Edebiyat Kulübü bu… Gönül odalarımız birçok söze ve duyguya açık

Kara Mizahın Büyük Gücü… Çünkü En Doğru Başkaldırı Gülmektir! Uyumsuzluğun ve yalnızlığın tarihi edebiyatın da tarihi değil midir biraz? Bu tarih farklı dillerde nasıl hayat buldu? Birkaç söz yolcusu bize seslerini bir daha duyuracak. Seslerini yeniden duymaya hazır mısınız?

Bu seminerde mavi rengin tarihinden ve farklı pigmentlerin keşfiyle rengin nasıl zenginleştiğinden bahsedilecek, mavinin tonlarının modern ve çağdaş sanat dönemlerinde Picasso, Matisse, Kandinsky, Van Gogh, Yves Klein gibi sanatçılar tarafından nasıl kullanıldığına değinilecektir.

Mor renk insanlık tarafından en erken tercih edilen renklerden biridir. Nitekim avcı toplulukların mağara duvarlarına yaptıkları resimlerde manganez ve hermatit tozundan elde edilen mor renge rastlarız. Fenikelilerin deniz kabuklarını toz haline getirerek mor renk elde ettiklerine inanılır. Jül Sezar Mısır Seferi’nde Kleopatra’nın sarayına girer girmez mor rengin ihtişamından o kadar etkilenecektir ki ilerleyen dönemde törenlerde mor renkte kıyafetleri tercih edecektir. Şüphesiz ki aynı coğrafyayı paylaştığımız Bizans Medeniyeti’nde mor en saygın renktir. O kadar ki veliahtlar mor odada dünyaya gelir, soylular mor tabutlarla gömülürler. Modern dönemde de mor en ilgi çeken renklerden olmuştur. İngiltere’de Ön Raffaellocular mor renge hayli anlam yüklerler. Claude Monet için mor vazgeçilmezdir. Gustav Klimt, Viyanalı kadınları resmederken mor renge ayrı bir önem vermiştir. Francis Bacon’da, Mark Rothko’da, Georgia O’Keeffe’de mor renk hep karşımıza çıkar. Bu seminerde insanlığın erken dönemlerinden günümüze hem gündelik hayatta hem de sanatta mor renge nasıl yaklaşıldığına değinilecektir.

📎Sınır koymanın kişisel alan kavramı ve yaşamımızdaki önemi, 📎İlişkilerde kişisel alan, 📎Başka şeyleri var etmeye çalışırken kendimizi yok saymamızın yaşamımıza verdiği hasarlar, 📎Birey olma ve ait olma özelliklerimizi dengeleyebilmenin yolları, 📎Yaşamımızdaki önceliklerimiz ve önem sıralamamız, 📎Hedef odaklı yaşayabilmek...

İlişkilerde kıskançlık duygusu nasıl yönetilmelidir? İlişkilerde kıskançlık duygusunun tamamen olmadığı bir birliktelik mümkün müdür? Kıskançlık ilişkilerde her zaman yıkıcı bir duygu mudur? İlişkilerde kıskançlık duygusunun yapıcı tarafları da var mıdır?

Yapay Zeka sanat eseri üretebilir mi? Yapay Zeka’nın sanata etkisi nedir? Teknoloji ile beraber sanatçı ve sanat kavramında neler değişiyor? Sanatın geleceğinde neler var? Dijital Sanat bize ne vadediyor?

Dijital gelecekteki hayatımızı değiştirecek teknolojiler... İnsanın rolü değişiyor mu? Yapay zeka tüm işleri devralıyor mu? Bilim, sanat ve sağlık alanında hangi teknolojiler bizi bekliyor? Robotlarla ortak yaşam mümkün mü?