top of page
Yazarın fotoğrafıBuart Sanat Atölyesi

ADADA

Yazar: Deniz Mavi

Editör: Ece Erdoğuş Levi

Ne yazık ki fırtına şiddetlenmişti. İskeledeki hoparlörlerden, 16:00 feribotunun iptal edildiği duyuruluyordu. Pazar akşamları yapılan bu son sefer, genelde hafta sonunu adada geçirenlerin eve dönüş yolculuğu için dolardı. Takımadaların en uzaklarından Sandhamn’dan Stockholm’e dönüş iki buçuk saat sürerdi ve adada yaşayan, birbirini tanıyan yolcular sohbet ederlerdi.

İskelede bekleyen yetmiş kadar yolcu arasında, hafta sonunu yazlık evlerinde geçirmişler, yerli, yabancı turistler ve adada yirmi beşinci yıl lise buluşması yapmış büyükçe bir grup vardı.

Anonsun ardından, ilk önce adadaki ev sahipleri iskeleyi terk etti. Komşularıyla gülüşerek evlerine yürürken, cep telefonlarından ertesi gün evden çalışmaları gerektiğini söyleyen mesajlar atıyor ve hafta sonunu uzatacakları için memnun görünüyorlardı. Turistler, İsveçlilerden bu seferin son olduğunu, iptalin ardından adada mahsur kaldıklarını öğrenince B planı yapmaya koyulmuşlardı. Her ne kadar tepkiliyseler de İskandinav soğukkanlılığıyla kısık sesle deniz yolları şirketini eleştiriyor, sigorta şirketinin otel masraflarını karşılaması gerektiğini iddia ediyorlardı.

Mezuniyetlerinin 25. yılını, lise yıllarındaki gibi, arkadaşları Henrik’in adadaki yazlık evinde kutlamış on yedi kişilik grup, ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyordu. Bir kısmı, arkadaşlarının evine dönüp dün geceki gibi sohbet ettikten sonra sabaha karşı limana dönebileceklerini söylerken, diğerleri Henrik’e yük olmamak için adada bir otelde dinlenip, yarın seferler başladığında işe gidebileceklerini söylüyordu. Bazıları şehir dışından gelmişti ve bağlantılı trenlerini kaçırmışlardı. Hatta biri İsviçre’dendi ve pazartesi akşamki dönüş uçağını kaçıracağından endişeleniyordu.

Eşiyle yaşadığı tartışmanın ardından yazlık evlerinden fırtına gibi çıkarak ayrılan Helene, fırtınanın zamanlamasına içinden lanetler yağdırıyordu... Yolculardan acelesi olanlar deniz taksisi kiralayıp Stavnäs’e ulaşmayı, oradan kara yoluyla Stockholm’e devam etmeyi düşünmüş, ancak deniz taksilerinin de fırtınada kullanılamadığını öğrenince çaresizce beklemeye karar vermişlerdi.

Anonsun üzerinden bir saat geçmişti ki adanın bu tek iskelesinde yalnızca on dört yolcu kalmıştı. Bu kişiler arasında lise buluşmasından dönenlerden altısı, hemen eve dönmeye hazır olmayan Helene, onunla Almanca flört etmeye çalışan Alman bir turist, Cenevreli, yaşlı turist çift Charles ve Celine, onların Stockholm’de yaşayan kızıyla İsveçli damadı ve sürekli öpüşen, yirmili yaşlarında genç bir çift vardı. Bu olağanüstü sıcak eylül akşamında, bekleme salonundaki banklara dizilmiş, acele etmeden, bu ortak sorunun yarattığı alışılmadık yakınlıkla sohbete koyulmuşlardı.

İskeleyi döven dalgaları izlerken iklim değişikliğinin yol açtığı yeni hava şartlarından, adada geçirdikleri hafta sonundan, fırtınaya rağmen gün batımının kızıllaştırdığı gökyüzünün güzelliğinden konuşarak sohbeti derinleştirdiler. “Keşke politikacılar iklim konusunda bu kadar duyarsız olmasalardı,” diye başlayan keşkeler silsilesi, “Keşke yanımızda şarap, salam ve ekmek olsaydı da şu gün batımının tadını çıkarabilseydik”e evirildi.

Emekli fizik profesörü Charles, siyah çerçeveli gözlüklerinin ardında bir sağa bir sola hareket eden ela gözleriyle şarap muhabbetine balıklama atlayarak “Allors…” diye söze başladı. “O zaman, arkamızdaki otelin barına gidelim. Burada içki pahalı biliyorum, ama ben de sizleri çok sevdim. İlk tur benden!” Kuzey Avrupalılar nadiren alkol teklifini reddetse de genetik bir utangaçlıkla, “Emin misiniz? Çok kalabalığız…” gibi cılız itirazlarla Charles’ın peşine takıldılar.

Charles’ın eşi Celine, kocasının bu neşeli hâline aşk ve hayranlıkla baktı. Eski bir bale eğitmeni olan Celine, kumral topuzu, ışıl ışıl kahverengi gözleri ve omuzlarındaki şalıyla zarif bir kadındı. İri yarı Charles’ın yanında ufacık görünüyordu. Grubun en yaşlılarının aldıkları bu inisiyatif, herkesi harekete geçirmişti. Batan güneşin altında on dört siluet, kahkahalar eşliğinde kırmızı, ahşap bir yapı olan Seglar Otel’in barına doluştu.

Hayat bazen planlarımızı altüst ederdi, ancak böyle anlarda bozulan plana değil, yeni gelen durumun sunduğu fırsatlara odaklanmaktı en iyi yaklaşım. Unutulmaz anılar, böyle aksayan planlardan doğardı. Kısa süre içinde iki şişe Primitivo masaya geldi. Charles, kadehini “Yeni dostluklara!” diyerek kaldırdı. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar keyifli anlar yaşandı, arkadaşlıklar kuruldu, telefon numaraları alınıp verildi. İskelenin hemen yanındaki bu otel, pazar akşamları genelde pek dolu olmadığından yedi odasını, doğanın azizliğine uğramış bu misafirlere uygun bir fiyatla verdi.

Neyse ki ertesi sabah fırtına dinmiş, deniz sakinleşmişti. Sabah 8:00’da kalkan vapurla nihayet adadan ayrıldılar. Yolcular Stockholm’e vardıklarında birbirlerine sarılarak veda ederken, bir gün yeniden görüşeceklerinden emindiler.

Son Yazılar

Hepsini Gör

4 Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Can ÖZÇAKAL
Can ÖZÇAKAL
Dec 01, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

👍🏻

Like

Sermin Mavi
Sermin Mavi
Dec 01, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Umarim ilerde devamini okuruz.

Like

Laurent Gueldre
Laurent Gueldre
Dec 01, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Wonderful my Love

Like

Meric Karalar
Meric Karalar
Dec 01, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Harika gelişme, Deniz 🙏

Like
bottom of page